İktisatçı Mahfi Eğilmez, “Rezerv Erimesine Karşı TCMB Önlemleri” adlı yazısında, 2021 yılında başlayan faiz indirim süreçleri sonrasında 2023’te geçilen rasyonel politikaların etkisiyle görülen iyileşmenin 19 Mart sonrası bozulmasını ele aldı.
Rezervlerde yükselişin nasıl eridiğini, son alınan kararlarla dövize kaçışın önlenmesindeki etkileri Eğilmez, yazısında şunları yazdı:
“İmamoğlu’nun diploması meselesinden başlayarak devam eden gözaltılar, tutuklamalar ve bunları izleyerek ortaya çıkan protestolar, boykotlar ülkede zaten yitirilmiş bulunan ekonomik ve sosyal istikrara siyasal istikrarın kayboluşunu da ekleyince belirsizlikler ve riskler hızla yükseldi.”
‘TÜRKLER’DE PARALARINI DÖVİZE ÇEVİRMEYE YÖNELDİLER’
“Risk artışının en objektif ölçüsü olan 5 yıllık CDS priminin, bu saydığımız olaylar öncesinde 251 iken bugün 338 düzeyinde olması bu risk artışının en temel kanıtı olarak karşımızda duruyor. Bu şekilde gelişen olaylar Türk Lirası mevduatta ve tahvillerdeki yüksek faize ve kurların sabitleşmesi eğilimine bakarak gelen yabancıların carry trade yoluyla getirdikleri dövizleri (sıcak para) alıp gitmesine yol açtı. Aynı şekilde döviz mevduatlarını bozup yüksek faizlerden yararlanmak için Türk Lirası mevduata ve tahvile yatırım yapan Türkler de paralarını Türk Lirasından dövize çevirmeye yöneldiler. Sonuçta TCMB’nin 2023 ortalarından beri bir yandan faizi yükselterek bir yandan da kurlara müdahale ederek sağladığı yüksek faiz, müdahaleli sabitleşmiş kur yapısı bozulmaya ve bu yolla elde ettiği rezervler erimeye başladı.”
2021’DEKİ HATALAR
“2021 yılı Eylül ayında başlayan ve ‘yapılmaması gereken ekonomi hataları’ literatürüne giren TCMB’nin faizi düşürerek enflasyonu düşürme yaklaşımı ekonominin yıkımının temelini oluşturmuştu. Bu düzenlemelerin sonucunda enflasyon düşmek bir yana yüzde 19’dan yüzde 80’e, 5 yıllık CDS primi de 370’den 820’ye çıkmış, kuru tutmak için getirilen kur korumalı mevduat hesabı TCMB’nin 2023 yılında 828 milyar lira zarar etmesine, TCMB rezervlerinin eksi 50 milyar dolar düzeyine düşmesine yol açmıştı. Bu durumun devamı imkânı kalmayınca bu kez 2023 yılı ortasında TCMB faiz artırımlarına başlayarak politika faizini yüzde 8,5’ten yavaş yavaş yükselterek yüzde 50’ye kadar yükseltmişti. Bu düzeltme hamleleri sonucunda 2025 Mart ayı başında enflasyon yüzde 40’ın altına gerilerken 5 yıllık CDS primi 250’ye düşmüş swap hariç rezervler artı 65 milyar doların üzerine çıkmıştı.”
‘REZERVLER 12 MİLYAR DOLARIN ALTINA GERİLEDİ’
“Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali öncesinde 65,4 milyar dolar olan swap hariç net rezerv tutarı 25 Nisan haftası itibarıyla 49 milyar dolarlık bir azalmayla 16,4 milyar dolara düşmüş görünüyor. Bu hafta içinde de rezervlerde ek 5 milyar dolar dolayında azalma olduğu ve swap hariç net rezervlerin rezervlerin 12 milyar doların altına geldiği tahmin ediliyor. Döviz mevduat hesaplarına bakıldığında artış olduğu görülmekle birlikte rezervlerde ortaya çıkan gerilemeyi açıklayacak bir artış işareti bulunmuyor. Bunun iki nedeni var: İlki Türk Lirası mevduat, tahvil ve borsadan çıkan yabancıların aldığı dövizi dışarı götürmesi, ikincisi de dövize dönen Türklerin bir bölümünün dövizlerini yastık altına çekmiş olması. Özellikle ikincisi ekonomi için sıkıntıyı büyüten bir eğilim.”
OLUMSUZ GİDİŞİ DURDURMA YOLLARI
“Döviz dengelerini alt üst eden bu siyasal yaklaşımların yarattığı olumsuz gidişi durdurabilmek için TCMB, makro ihtiyati düzenlemeler adı altında, bir dizi önlem almak zorunda kaldı. Bunları şöylece özetlemek mümkündür: Yabancı para mevduat için zorunlu karşılık oranları yükseltildi (böylece döviz tutma maliyeti artırıldı.) Bankalarda tüzel kişilere ait TL mevduatın payı yüzde 60’ın altındaysa bunu aylık 0,3 puan artırma zorunluluğu getirildi (bankaların bunu yapabilmesi için mevduat faizlerini artırması gerekecek ki o da kredi faizlerini artıracak.) TL mevduattaki zorunlu karşılıklar için bankalara telafi ödemesi yapılması kararlaştırıldı. İhracat bedellerinin TCMB’ye satış oranı Temmuz 2025’e kadar yüzde 35’e yükseltildi (bu yolla TCMB rezervlerinin desteklenmesi amaçlanıyor.) (5) Firmaların ihracat bedellerini TL’ye döndürmeleri karşılığında 31 Temmuz 2025’e kadar destek verilmesi kararlaştırıldı.
Bu kararlar, kimi bilerek kimi bilmeyerek yapılan ekonomideki yanlış uygulamalar, sosyal ve siyasal yaşama ilişkin hatalar, demokrasideki gerileme, hukukun tarafsızlığının yitirilmesi gibi nedenlerle sürekli artan risklerin yarattığı Türk Lirasından dövize kaçışı durdurabilmeyi amaçlıyor. Ne var ki bu artık yalnızca ekonomik kararlarla, para politikası uygulamalarıyla olabilecek gibi görünmüyor. Türkiye, hızla bozulmakta olan ekonomiyi toparlayabilmek için siyasal sistemini yeniden güçler ayrımına dayalı demokrasiye ve hukuk sistemini tam anlamıyla tarafsız ve bağımsız bir sisteme döndürmek zorunda.”
Kaynak: ODA TV